NYEPI-Sessizligin günü 31 Mart

 

 

 

 

Yılbaşı sözü, kendimi bildim bileli 31 Aralığı 01 Ocak gününe bağlayan gün olmuştur benim için. Genellikle yılbaşı kavramı neşe, cümbüş, güzel yemekler, hareket ve eğlenceyi çağrıştırmıştır bana. Oysa yılbaşı kavramının tam bir sessizlik, saygı ve içe dönüklük içinde kutlanıldığından sadece birkaç gün öncesine kadar hiç haberdar değildim.  

Hayatin karsıma cıkardığı ilginç yollar beni yıllar önce Doğu Avrupada Beyaz Rusyanın Minsk kentine götürdüğünde, Ortadokslar için ayrı bir yılbaşı tarihi olduğunu ve bunun Ocak ayının sonlarına denk geldiğini orada yaşayarak öğrenmiştim.

Aslında geniş anlamda düşünecek olursak dünyanın dört bir yanında farklı yeni yıl kavramı var. Örneğin Çin kültürünün “Gong Xi Fat Choy” adını verdiği yeni yıl var. Geçtiğimiz yıl, kariyer yolum beni Uzak Doğu’ya taşıdı. Yeni yaşamaya başladığım Endonezya’daki muhteşem etnik ve dini mozaiğin içinde önemli yeri olan Çinlilerin, nerdeyse tüm Şubat ayı boyunca süren yeni yıla giriş festivallerini özgün coşkusuyla izleme fırsatımız oldu.

Mart ayının sonlarında, Endonezya’nın doğusundaki Bali adasındayken, yılbaşlarına bir yenisinin daha eklendiğini  yani bu kez de Bali geleneğine göre bir yeni yıla daha 31 Mart günü girileceğini duyduğumda şaşırdım. Kaç tane “yılbaşı” olabilir diye düşündüm, hatta turistik zorlamalı yapay bir kavram olabilir mi diye de içimden geçiriyordum ki, sıcak bir öğleden sonra, sahilde “MELASTI” adı verilen bir Hindu töreninin ortasında buldum kendimi.

Okyanusun hemen kenarında, kumsalda, tropik ağaçlarla çevrili bir Hindu tapınağında toplanmış yüzlerce Balili, çoluk çocuk hepsi bembeyaz gömlekler giymiş, kadın erkek hepsinde yöresel etekler var üstlerinde. Kumların üzerinde pek çok tütsü yanıyor, sadece dört notalı melodilerle etnik müzik aletlerinin sesi dalgaların sesine karışıyordu.

Tapınağın hemen yanı başında yerlere yanlarında getirdikleri, rengarenk çiçekler, sembolik anlamlar taşıyan yiyecekler, kuklalar ve kumsalda bambudan yapılma bir küçük yelkenli…Beyazlara bürünmüş  Hindu rahip eşliğinde, Balili kadınlar bu yelkenlinin yanına guruplar halinde gidip, ağaç yaprakları ve bambudan yapılma tabaklar içinde çiçekler taşıdılar. Kimi çiçekleri kumsala bıraktılar kimini de dualarla yelkenliye nazikçe bıraktılar.  Zaman zaman kadın gurupları kumların üstünde birlikte dans ettiler. Tören devam ederken benim fotoğraf ve video çekmeme bir süre için göz yumdular ve böylece burada gördüğünüz görüntüleri kaydedebildim.

MELASTI  Bali yeni yılı NYEPI’nin hemen öncesinde toplu arınma ayiniymiş. MELASTI sonradan öğrendiğim kadarıyla, yılbaşının tan üç gün öncesi, arınma ve semboller aracılığıyla ruhun yoğunlaşıp yüce yaratıcıya yaklaşma ayiniymiş. Bu kutsal törenle doğa temizlenir, okyanustan veya diğer büyük su kaynaklarından sonsuz hayatın kaynağı (Amerta) alınırmış. İşte benim tanık olma fırsatı yakaladığım Melasti ayininde Bali tanrıları Neptün ve Baruna’nın kuklaları uzun ve renkli törenlerle yıkanır ve daha sonra da getirildikleri evlere, tapınaklara geri götürülürmüş.

Hindu yılbaşısı Nyepi den hemen önceki gün ise kötü ruhlardan kurtulma günü “Tawur Kesanga”. Bu özel günde, günbatımı sonrasında, kötü ruhları kovulması için geleneksel Bali müziği eşliğinde bir çeşit karnaval havasında dualar okunurmuş.Böylece insanla tanrı arasında, insanla diger insanlar arasında ve insanla doğa arasındaki uyum ve denge oluşturulduğuna inanıyorlarmış. İşte bütün bunları, yılbaşının hemen öncesindeki akşam ateşler yakıp, muhteşem gürültüler çıkarıp tüm canavar ruhları ürkütüyorlarmış.

Ertesi gün NYEPI, Hindu yeni yılının ilk günü, mutlak sessizlik, ve dinginlik. Bali adasında bu yıl 31 Mart’a denk gelen bu kutsal gün boyunca ışık yakmak, iş yapmak, seyahat etmek veya geziye devam etmek, herhangi eğlence veya neşeli etkinlikte bulunmak kesinlikle yasaktır. Hindu geleneği ve inanışını benimsiyor olmasanız da yeni yılın bu ilk gününü tam bir içe dönüklükle mümkünse sadece kendi evinizin içinde pasif olarak geçirmeniz gerekiyormuş. Geride kalan yılı kendi içinizde gözden geçirmeniz ve yeni başlayan yılda yapılması gerekenleri planlamanız bekleniyormuş. İşte bu NYEPI gününde tüm ulaşım ve haberleşme araçları devre dışı,her türlü araç ve yaya trafiğine izin yok ,havaalanı bile kapalı. Bu sessizlik gününde evlerinde eşlerin cinsel yakınlaşması dahi Bali geleneğinde yasakmış. Tatilci turistlerin plaja inmesi bile Bali halkının asla istemediği bir şeymiş. Nyepi dünyanın  arınması, herşeye yeniden başlamaya hazırlanması ve insanın kendi iradesini ve inancını sağlamlaştırma günü.

İşte Balinin o işlek havaalanı bir günlüğüne tamamen kapanıp, adada hayatın tamamen durmasına saatler kala, biz uçağımıza atlayıp bu güzel ve gizemli adayı geride bırakmayı başarmıştık.

Siz de günlük yaşam koşturmacanızda bir günü, sıradan etkinlikleri bir kenara bırakıp değerleri düşünmeye, insanlığı, aşkı, sabrı ve iyiliğe yoğunlaşmaya ne dersiniz?

——————————————————————————————————-

Not: Bali’de iş ve devlet için Gregoryen takvimi kullanılıyor diğer yandan da “Pawukon” adı verilen 210 günlük geleneksel takvim sistemi asırlardır kullanılıyormuş. . Ancak Bali deki sosyal yaşam pek çok dini kutlama günleri, danslar, ev yapımı, evlilik töreni, ölü yakma gibi pek çok kavramı içeriyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Award in Latvia

It was almost the end of another year, the long icy and snowy days of Ankara were over, at last. People were planning their holiday and busy with the routine end of year work at school.

That was the period when, we have initiated the “International Award Program” (*1) with a small group of students, to begin with. Those who were committed enough to this program, were surprisingly invited, for an international “award” camp in Latvia. It was going to be only few weeks later and as things happened, I needed to leave my suit-tie and also holiday plans aside and found myself in charge.

Being born and grown up in big city, I was in fact not much willing to attend this event. Since I have never had a similar experience before, the idea of staying in tents for a whole week, made me uncomfortable. Along with my professional responsibilities, it seemed obvious that, this would be a new learning experience. I thought to myself, I could end up in a guest house, which can hopefully be around the camp.

Riga Latvia
Riga Latvia

We flew to Riga with our tents and other equipment. First we started to drive in an old taxi along big boulevards, then for several hours on almost empty country roads. Sometime after, even the dirt road has finished, we arrived at Lejas-the award camp area in the forest. Some boys from the host group, skillfully built our just purchased tents. And then, there we were, in the middle of nowhere, with total strangers.

  

We were certainly far away from any comfort or civilization. The participants

Inara ROZINA
Inara ROZINA

were students of the same age group from Latvia, Estonia, Russia, Holland, Israel and us the small group of Turkish girls and me. It was an unusual and interesting togetherness. Experienced and caring colleague Inara ROZINA was the camp manager.

The first evening at the site, there was a big camp fire and the groups started to introduce who they are, where they come from, what they do in their daily lives. Very early in the mornings of the following days, other specially planned group activities were put into action, one after the other, by Inara’s well-trained team.

Duke of Edinburg International Youth Award program is designed with the main purpose to make the students understand and learn by experience that, their education consists of “other things” than their exams and academic achievements, as well. The group activities and workshops at the award camp were certainly in accordance with this ultimate aim. They were all challenging and joyful; sail at the Baltic Sea, canoeing, rafting in a nearby river, horse riding, to milk farm animals, learn how to make cheese, learn local folk dances, on-route map reading, arranging symbolic olympic games and also contests of the “Fear Factor” style.

The campers were taking care of all services in rotating groups on duty for food distribution, garbage collecting, cleaning the wash area.  Moreover during the evening events, young campers introduced their cultures, music, dance, traditions and even own food to each other. The taste of the cheese was fascinating, since we made it ourselves from the milk that we milked from the goat the previous day.

Both my students and me, we have experienced new things together with other campers in Latvia. We have become more aware of and share the beauty of Mother Nature. We’ve participated joint activities with excitement and pleasure. Surviving through various challenges, our souls relaxed, our bodies got healthier, we started to have more trust both in ourselves and others.

On our flight back home, İlayda, my 16 year old student then, told me with tears in her eyes, “..if I didn’t go there, I’d never learn how to handle the new situations/challenges of life by myself”.

Regardless of all differences that we had in, where we come from, climates,  geographies, cultures, and beliefs, we managed to collectively create friendship and sharing atmosphere, there in that beautiful countryside. We have managed to leave our own biases, fears and self-limitations aside. Now I understand better that, to have accomplished those challenges and to remember them was the actual AWARD in Latvia.

 

 

NOTES:

(1*)International Award for Young People, was initiated in 1956 first, by the Duke of Edinburg, husband for, her majesty Queen Elizabeth, in United Kingdom. All those educational institutes engaged with this student social development program are bounded by International Award Association which is located in London.

 

The national authority of this program in Turkey is “Gençlik Ödülü Derneği”, which started first in 1994. Since 2003 it has its nation wide activities and cooperations. (For further information www.ugo.com.tr )

Letonyadaki Ödül (in Turkish)

Uzun bir ders yılının ardından, bir kez daha ders ve sınav maratonunun sonuna gelmeyi ve Ankara’nın karlı, buzlu zamanlarını da geride bırakmayı başarmıştık. Karneler, yılsonu rutin işleri derken, artık yaz tatili planları uygulanmaya konmak üzereydi. 

Öğrencilerimin sosyal gelişimi içinde, Uluslararası Gençlik Ödülü (1*)programını yeni uygulamaya başladığımız zamanlardı. Bu konuda en candan gayret göstermiş öncü birkaç öğrenci için, Temmuz ayında Letonya’da düzenlenecek ödül ve keşif kampına katılım daveti mesajı geldiğinde, hepimiz şaşırmıştık. Gelişen koşullarla, kravatım-takım elbisemi ve tatil planlarımı bir kenara atıp, o öğrencilere eşlik etme görevini üstlenmek durumunda kaldım.

Büyük şehirde doğup hep apartman köşelerinde büyümüş biri olarak, açıkçası gönüllü değildim bu etkinliğe katılmaya.  Arazide, hem de çadırlarda bir hafta kadar kamp yapmak düşüncesi tedirgin ediyordu beni. Çünkü daha önce bu tür deneyimim olmamıştı. Bir yandan kurumsal ve mesleki sorumluluklarımla öğrencilerime eşlik edecek, diğer yandan da kendi adıma yeni bir öğrenme deneyimi yaşayacaktım. Belki oralarda bir yerde bir konuk evi, basit bir otel odası bulabilirim diye kendi kendimi yatıştırdığımı hatırlıyorum. 

Kısa sürede hazırlıklarımızı bitirip, çadırlarımız ve diğer kamp gereçleriyle, küçük Baltık ülkesi Letonya’nın başkenti Riga’ya uçakla gittik. Önce geniş bulvarlardan geçerek, eski bir taksi içinde yola koyulduk. Saatlerce neredeyse ıssız köy yollarında gitmeye devam ettik, traktör yolundan da epey ilerledikten, hatta yol bile tamamen bittikten sonra, sonunda ormanlık Lejas kamp alanına vardık. Hiçbir yerin ortasında, daha önce hiç tanımadığımız insanlarla ve alışık olduğumuz günlük rahat ve medeniyetin artık hayli uzağındaydık.

Ev sahibi guruptan cana yakın gençler, bizim yeni satın alınmış çadırların paketini açıp hemen kurdular. Farklı coğrafyalardan gelmiş benzer yaş gurubundan Letonyalı, Estonyalı, Rus, Hollandalı, İsrailli gençler ve bizim küçük Türk gurubu. Hem öğrencilerim hem de benim için her zamankinden farklı ve ilginç bir arada olma durumuydu bu.

Inara ROZINA
Inara ROZINA

Kampı yöneten meslektaşım, yılların deneyimli Ödül Lideri sevgili Inara ROZINA, her konuyla titizlikle ilgileniyordu. İlk akşamdan yakılan heybetli kamp ateşinin çevresinde otururken katılımcı gençler, guruplar halinde kendilerini, ülkelerini, yerel kültürlerini tanıtmaya ve böylece birbirlerini tanımaya başlamıştı. Artık sabahın ilk saatlerinden itibaren her gün, kampın diğer planlanmış etkinliklerini İnara’nın iyi eğitimli ekibi liderliğinde uyguluyorduk.

Duke of Edinburg Gençlik Ödülü kavramı, gençlerin eğitim öğretim hayatlarının sadece dersler ve sınavlardan ibaret olmadığını kavramaları için özel olarak tasarlanmış. Bu programa katılan ve belli bir düzeye gelmiş gençler için özel olarak düzenlenen bu uluslararası kampta, etkinlikler renkli, zorlayıcı ve eğlenceliydi. Baltık denizinde yelkenli, civardaki bir nehirde kano, kürek çekme, engebeli arazide sürünme yürüyüşü, basit marangozluk, harita ve kroki okuyarak uzun arazi yürüyüşleri, ata binme, çiftlik hayvanlarından süt sağma, peynir yapımı, flüt çalmak,  dans. Bunların hepsi kişisel beceri ve toplumsal uyum geliştirmeye yönelik özenle planlanmış ve uygulanmaktaydı.

Yemek dağılımı, çevre temizliği, lavaboların bakımı gibi günlük kamp hizmetleri, karma oluşturulan guruplar tarafından dönüşümlü yürütüldü. Ayrıca öğrenciler akşamları düzenlenen eğlence etkinliklerinde kendi ülkelerini,  kültürlerini,  yemeklerini, geleneklerini, danslarını, şarkılarını tanıtmaya devam ettiler, birbirinden keyifli canlandırmalar yaptılar, sembolik olimpiyat oyunları ve televizyonlardaki “Fear Factor”’ü aratmayacak türden yarışmalar düzenlediler.

Letonya kırsalındaki o kamp boyunca hem rahatına düşkün öğrencilerim pek çok yeni şeyler deneyimledi hem de ben. Doğanın bize cömertçe sunduğu güzelliklerin daha iyi farkına varmaya, ve medeni şekilde paylaşmaya fırsat bulduk. Keşifler yaptık, daha önce hiç düşünmediğimiz etkinliklere başta çekinerek, sonra da keyifle katıldık. Kendi sağdığımız sütten peynir mayalayıp, ertesi gün o peyniri kahvaltıda hep birlikte yemenin apayrı bir lezzeti vardı.

Günlük hayatın rahatlık ve alışkanlıklarının uzağında olmak, doğa ananın bağrında olmak ruhlarımızı dinlendirdi, bedenlerimizi güçlendirdi, kendimize, birbirimize güvenimizi artırdı. Dönüş yolunda uçakta, o zamanki  öğrencilerimden on altı yaşındaki İlayda, göz yaşlarıyla: “…bu kampa katıldım ve hayatımda karşıma çıkabilecek yeni durumlarla/zorluklarla kendi kendime başa çıkabileceğimi öğrendim!” diyordu.

Orada, ırk, millet, renk, din, dil farklarımızı bir kenara atıp, hep birlikte dostluk ve paylaşım, ortamı oluşturmuştuk. Önyargılarımızı, kendi kısıtlamalarımızı ve korkularımızı da biraz daha aşmayı öğrenmiştik. Artık daha iyi anlıyorum ki, işte bunları başarmış ve hatırlayacak olmak Letonya’daki asıl “ÖDÜL”ümüzdü.

 

AÇIKLAMA:

(1*)Uluslararası  Gençlik Ödülü (International Award for Young People), dünyanın farklı ülkelerinden olan, tamamıyla uluslararası bir oluşum. Bu programı uygulayan eğitim kurumları merkezi Londra’da bulunan International Award Association’a bağlı olarak faaliyetlerini sürdürmektedirler. İngiltere Kraliçesi 2.Elizabeth’in eşi Edinburg Dükü Prens Edward bu programın ilk adımlarını 1956 yılında The Duke of Edinburgh’s Award adıyla Birleşik Krallık’ta atmış ve bu uluslararası merkezin kurulmasına bir anlamda öncülük etmiştir. Türkiye’de programın ulusal otoritesi Gençlik Ödülü Derneğidir Program Türkiye’de 1994 yılından bu yana sürdürülmektedir; ulusal çapta uygulanmasına 2003 yılında başlanmıştır. Detaylı bilgi için www.ugo.com.tr